İçeriğe geç

Helva sağlıklı mı ?

Helva sağlıklı mı? Tatlı bir gelenekten siyasal bir metafora

Bir siyaset bilimci olarak, gücün biçimlerini her yerde ararım — parlamentolarda, sokaklarda, hatta mutfakta. “Helva sağlıklı mı?” sorusu da bana yalnızca beslenmeyi değil, toplumun nasıl beslendiğini düşündürür. Çünkü bir toplum, yalnızca yediğiyle değil, paylaştığıyla da yönetilir. Helva bu anlamda yalnızca bir tatlı değil; iktidarın, kurumların ve vatandaşlık bilincinin mikroskobik bir sembolüdür.

Helva: Gücün ve hafızanın tatlısı

Tarih boyunca helva, hem saray mutfağının hem de halk sofralarının ortak paydası olmuştur. Osmanlı’da helvahaneler, yalnızca tatlı üretim merkezleri değil, aynı zamanda iktidarın kültürel hegemonyasının da araçlarıydı. Bu bağlamda “helva sağlıklı mı?” sorusu, biyolojik bir meraktan çok, kültürel bir güç eleştirisine dönüşür.

Helva, toplumun güç ilişkilerini sindirilebilir hale getirir. Bir yanda kurumların tatlandırdığı ideolojiler, diğer yanda bireyin kendi emeğiyle yoğurduğu kimlik vardır. Helvayı karıştıran elin cinsiyeti, sınıfı ve konumu bile siyasal bir göstergedir. Bu yüzden, helvanın “sağlıklı” olup olmadığını tartışmak, aslında hangi toplumsal düzenin kime iyi geldiğini sormaktır.

İktidarın mutfaktaki izdüşümü

Helvanın tarifi basittir: un, yağ, şeker. Fakat bu sadelik içinde bir iktidar mimarisi gizlidir. Un üreticisi kimdir? Yağı kim dağıtır? Şekere kimin erişimi vardır? Bu sorular, neoliberal ekonominin mutfağına açılan bir penceredir. Devlet ya da özel sektör, tıpkı bir aşçı gibi, kaynakları “karıştırır” ve sonucu halka “tatlı bir reçete” olarak sunar.

Helvanın politikası budur: her şeyin tadı herkes için aynı değildir. Bazıları için helva “annelik” ve “dayanışma”yı temsil ederken, bazıları için “vergi”, “subvansiyon” ya da “ithalat politikası” demektir. Sağlık burada biyolojik değil, siyasal metabolizma meselesidir: hangi sistem kimin enerjisini dönüştürür?

İdeoloji ve beslenme: Helvanın rengi neyi gösterir?

Her ideoloji, kendi helvasını yapar. Milliyetçi söylem, yerli susamdan üretilen tahini öne çıkarır; liberal bakış, serbest piyasa fiyatlarının belirlediği tatlı dengeden yanadır; sosyal demokrat yaklaşım ise helvayı paylaşmanın toplumsal bir görev olduğunu savunur. Bu anlamda helva, bir fikirler arenasına dönüşür.

Helva üzerinden konuşmak, aslında gıda ideolojisini tartışmaktır. Kim karar verir neyin “sağlıklı” olduğuna? Bilim mi, devlet mi, piyasa mı? Bu soruların cevabı, sadece sofrada değil, sandıkta da belirlenir. “Sağlıklı helva” dediğimiz şey, çoğu zaman sağlıklı iktidar ilişkilerinin yansımasıdır.

Erkek stratejisi ve kadın katılımı: Helva yapımında cinsiyetli siyaset

Erkeklerin stratejik gücü genellikle üretim zincirinin kontrolünde, kadınların demokratik gücü ise paylaşımın ritüelinde yatar. Kadın, helvayı yapar, dağıtır ve anlam yükler; erkek, üretim kaynaklarını, tarifin “otoritesini” ve helvanın hikâyesini şekillendirir. Bu çelişki, siyaset biliminin merkezindeki temel ikilemi yansıtır: iktidarın sahipliği mi, katılımın adaleti mi?

Bir kadın elinde helva, kolektif eylemin metaforuna dönüşür. Komşuluk, yas, kutlama gibi durumlarda helva, toplumsal bağın bir simgesidir. Erkek egemen sistemin “stratejik” alanı, bu paylaşımın duygusal derinliğini görmezden gelir. Fakat toplumun sürekliliğini sağlayan tam da bu görünmeyen dayanışma biçimleridir.

Helva politikası: Tatlının kamusal gücü

Helva yapmak, aslında bir tür mikro siyasettir. Kimin mutfağında yapılır, kim davet edilir, kim dışlanır? Bu sorular, toplumsal kapsayıcılığın aynasıdır. Demokratik bir toplum, helvayı birlikte karıştırabilen bir toplumdur. Aksi halde tatlı, yalnızca gücü elinde tutanların ağzında tatlı kalır.

Vatandaşlık bilinci ve helvanın kamusal yüzü

Modern vatandaşlık, artık yalnızca oy vermekle değil, ortak kaynakların adil paylaşımıyla tanımlanıyor. Helva burada, ekonomik adaletin sembolik bir ölçüsüdür. Kim doyuyor, kim aç kalıyor, kim tat alıyor? Vatandaş, helvasını paylaşabildiği ölçüde demokrasinin bir parçasıdır. Çünkü kamusal sağlık, bireysel diyetlerden değil, kolektif tatminden doğar.

Dolayısıyla “helva sağlıklı mı?” sorusu, şu şekilde yeniden sorulmalıdır: Toplumun tat alma hakkı eşit mi? Sağlıklı helva, yalnızca organik malzemelerle değil, adil ilişkilerle yapılır. Tadı güzel olan, paylaşımı adil olandır.

Sonuç: Tatlının politikasında vatandaş kimdir?

Helvanın sağlıklılığı, bireysel damak tadıyla değil, toplumsal adaletle ölçülür. İktidar, kurumlar ve ideolojiler, bir araya gelip bu tatlıyı karıştırırken, vatandaşın kaşığı çoğu zaman elinden alınır. Ama her mutfakta, yeniden karıştırılmayı bekleyen bir karışım vardır. Soru şu: Helvayı kim yapıyor ve kimin için tatlı oluyor?

Gerçek demokrasi, herkesin aynı kazanda karıştırdığı helvadır — tadı ne olursa olsun, eşit paylaşıldığında gerçekten sağlıklıdır.

Etiketler:

#SiyasetBilimi #İktidar #ToplumsalAdalet #KadınVeDemokrasi #Vatandaşlık #GıdaPolitikası #HelvaSiyaseti

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money